17 Aralık 2012 Pazartesi

Siliyorum


2005'de yazmaya başladığım eski blogumdaki yazılarımı silmeye başladım yavaş yavaş. Zaten uzun süredir aklımdaydı, o blogdaki herşeyin silinmesi gerekti, eskiye dair ne varsa gitmeliydi. Kendi benliğimi korumasızca açmıştım o blogla. Ne çok şey yazmışım çizmişim. İnanılmaz ama hala 100 küsür izleyicim var. O zaman yaşadıklarımı yazarken ne hissediyordum hatırlamak bile istemiyorum aslında ama tek tek okurken her satırı, başkasının hayatına uzaktan bakar gibi oldum. Sadece okuyup geçecektim sözüm ona ama olmadı, bir yanım anlamsızca acıdı. Tarifi olmayan bir acı.

Ucunu aşka meşke dayandırmayın bunları okurken. Yazılarda aşka yer versem de esas olan bu değildi, yaşanmışlıkların verdiği tat işte. Bir tuhaf kekremsi tat. Bunlar asla söyleyeceğim sözler değil. Hissettiklerim böyle zamazingosal sözler de değil inanın. 7 seneden fazlasına uzanırken, kendimi yeniden keşfetmenin verdiği tat ve bendeki benin değişmesine şahit olmam, işte bu mevzu basit.

Hani küçükken tuttuğunuz günlükler kadar saf'mış yazdıklarım. Zaman içinde ne kadar da değişmişim oysa hiç değişmem ben derken.İlla ki zaman insana farklı yollar çiziyor, yeri geliyor geçen haftalarda yediğimiz yemekten bile sıkılıyor, zevkler değişiyor da hisler değişiyor da acılar hep aynı amk.

O zaman yazdıklarım hala canımı acıtıyor, pek olmasa da eskisi kadar.

Ve tuhaftır ki o zamanlar her postumun altında en az 2 yorum varmış, sağlam bir izleyicim varmış ya da yazmaya üşenmeyen bir izleyicim. Gurur verici.

Ama siliyorum yine de. Her ne kadar bin küsürü silmek zor olsa da.

Saf günlerimi siliyorum.

Geleceğe dair pek bir umudum varmış ya, olmamış çoğu işte.

Siliyorum ben de.

Vay arkadaş.

12 Aralık 2012 Çarşamba

Anka Kuşu Değilim Ben, Nasıl Yeniden Doğayım!



Kendime kızıyorum... Fena kızıyorum hem de...
Zamanın beni yönlendirmesine,dik duran bünyemin bir anda savrulan bir yaprak gibi ortama ayak uydurmasına kızıyorum. Kızdıkça daha da bunalıyorum, darlanıyorum!
Bir insanın kendine kızmasından daha kötü ne vardır acaba?
Başkasına kızarsınız, şefinize,komutanınıza,müdürünüze,meslektaşınıza,hatta en yakınınıza,annenize,babanıza...Hatta tanımadığınız halde sizi kıl  eden kimseler de çıkabilir ama kendinize kızınca…

İşte o zaman çanlar çalınsın...

Kendime kızıyorum işte,fena kızıyorum!

Kendime kızınca sanki her şey anlamını yitiriyor,ortalık savaş alanı,ben ise enkaz...
Bir enkazdan insan ne bekler ki?
Onu ayağa kaldırmak için sabır ve zaman gerekir.Zaten oldum olası zamanın sabırla olan senkron ilişkisinden nefret ederdim,şimdi daha da nefret ediyorum!

Fena!

Nefret kelimesi bulaştıysa dilime...Sıçtık!
Nefret ettiğim kişi, yine kendim! Yine dost bilip güvendiğim için kendimden nefret ediyorum an be an.
Hani demişler ya insanın kendisinden yakın dostu,kendisinden beter düşmanı yoktur diye...
İşte öyle!

Neden bu kadar kızıyorum kendime?
Bütün kalkanlarımı indirip yeniden güvendiğim için!İnanmaya başlayıp,inandıklarım için vicdanımla baş başa kaldığım anlar için!Haksızlık yaptığım biri var mıdır diye düşündüğüm için!Bana müstehak aslında!Bu kadar saf olmayı nasıl başarıyorum, bilmiyorum!

Oysa inanmakla başlar her şey...
Güvenirsin.Sonrasında her şey gelişir.Frekansı tutturan başarır,tutturamayan yol alır.Ama güvenmek ister insan,inanmak...İnançları boşa çıkınca ne kalır geriye? Yine mi dost kazığı?

Evet,kızgınlığım,kırgınlığım gönülle alakalı...Yazdıklarım,çizdiklerim,söylediklerim ama içinde zerre aşk yok,zerre aşka karşı bir serzeniş yok,bu kırgınlık kendime.İnsanlara hala inanmaya devam eden,onların beni gözlerini kırpmadan kırmalarına izin veren bünyemde!

Bu yüzden çok kızgınım!Kendime kızgınım ve beni de korkutan bu!
Kendime kızınca fena oluyor herşey!Anka kuşu gibi kendi küllerimden doğamıyorum ben!
Sadece geriye benden kalan koca bir enkaz, havası alınmış balon!

Yıkıldım!

Artık güvenmeyeceğim, yeminlen! 

Yastıklar Konuşursa Tam Konuşur

Teknoloji aldı başını yürüdü. Neredeyse tüm alışkanlıklar değişirken yastıkaltı yatırım da tarih olma noktasında. Yastıkaltı yatırım konusunda yıllardır çalışan işin kahramanları yastıklar da sonunda halka seslenmeye karar verdiler.

Onların bakış açısından yastıkaltı birikimin zorluklarını, zahmetlerini dinledikçe stres yönetimindeki yeteneklerini takdir edecek, birikim güvencesiyle ilgili kaygılarına siz de hak vereceksiniz. Yastıkların bile `Yeter artık` dediği yastıkaltı yatırıma güvenli ve kazançlı bir alternatif olarak, neyse ki Garanti hep hizmetinizde.

Yastık altındaki altını ekonomiye kazandırmak amacıyla fiziki altınları mevduat olarak alan Garanti, 98 şubesiyle “Altın Salısı” hizmeti veriyor. Takı ve altınların değeri, altın eksperleri tarafından hesaplanıp Altın Hesabı’na yatırılıyor. Böylece altın birikimleri çalınma korkusu olmadan garantiye alınıyor.

NET Hesap ise farklı birikim hedefi olan müşterilere vade sonunda elde edilecek net kazancı ilk günden bildiriyor. Birbirinden farklı 4 hesap sayesinde müşteriler hem biriktirme alışkanlığı kazanıyor hem de vade sonundaki getirisini hesap açılışında garantiliyor.

Garanti'nin birikim ihtiyaçlarınız için en uygun çözüm önerileriyle ilgili daha detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz, yorumlar #yastıkaltıyatırım hashtag'inde.



Bir bumads advertorial içeriğidir.